Zombi Genlerden Zombi Hücrelere ve Zombi Hayata
Geçen yıl ilginç bir çalışma gerçekleştirildi. Aslında çalışma ilginç değildi ama sonuçları bilim insanlarının ve bilim magazininin ilgisini çekti. Haberde zombi yaşamın gerçek olması duyurulmuştur, yani ölümden sonra tekrar farklı bir metabolizma ile diriliş veya zombi yaşam vardı da bizler mi farkında değildik? Düşünsenize “Walking Dead” dizisi gerçek mi oluyor veya bilgisayarda oynadığımız zombi oyunları hayata mı geçecek?
Çalışma şu şekilde yapılmış:
Epilepsi hastalarında rutin olarak cerrahi müdahalede bulunan bilim insanları gene rutin bir ameliyat sırasında opere ettikleri iki hastanın beyninin neokorteks kısmında ki dokusunun küçük bir kısmını çıkarmışlar. Bu uygulamanın amacı epileptik atakların ve epilepsi semptomlarını azaltmak. Ancak bu dokuyu bu sefer imha etmek yerine oda sıcaklığında 24 saat boyunca, biraz da insan beyin doku ortamını taklit ederek saklamışlar. Ve belirli zaman aralıklarında dokudan örnekler alarak genetik analiz gerçekleştirmişler.
Bu oda sıcaklığında bekletilen beyin dokularında ilk azalan moleküler aktivite öğrenme, hafıza, ezber gibi metabolizmalarda rol alan genler olmuş. Demek ki ölümle birlikte ilk bu metabolizmamız kayboluyor, ki bu da tahmin edilebilir. Ölen veya canlılığı sona eren canlı bir sistemde öğrenmenin, hafızanın işi ne. İşin ilginç tarafı ve bilim insanlarını ilk şaşırtan kısmı bazı genlerin yaklaşık 12 saat boyunca aktifliğine devam ettiği olmuş. Bu genler hücrelerde yaşamın devam etmesi için gerekli olan ve “house keeping” adı verilen ev sahibi genler olmuş. Yani hücrelere gerekli yakıt ve gerekli metabolitler geldiği sürece bu genler işlerini yapmak üzere çalışmaya devam ediyorlar. Peki beyin dokusu ortamından uzaklaştırılmasına rağmen neden hâlâ sanki canlıymış gibi molekül üretiyordu ki? Aslında cevap şu olacak, o beyin dokusu ölümün ne olduğunu bilmiyor, hayatına devam ediyor, ortamı değişmesine rağmen. İstediği etkiler geldiği sürece veya depo ettiği moleküller bitene kadar işlevine devam edecek, kulağa mantıklı geliyor.
Ancak asıl zombi ile ilgili kısma veya bilgiye gelirsek bazı genler ise yaklaşık 12. saatte aktivasyonlarını artırmışlar. Yani diğer genler gibi aktivitelerinde azalma veya sabit bir biçimde aktivasyonlarına devam etmemişler. Aslında uyuyan genler çalışmaya başlamış, ki beyin dokusu normal ortamında değilken bile. İşte zombi terimi buradan türetilmiş. Peki neden bu genler uyurken, beyin dokusu ortamından çıkarıldıktan yaklaşık 12 saat sonra çalışmaya başlasın?
Çalışmaya başlayan genler “zombi” olarak adlandırılan genler. Gerçekte zombi falan değiller. Sadece çalışması gereken zamanda işlerine başlıyorlar. Bu genlerin amacı ortamda biriken ve hücresel yaşamı tehdit eden molekülleri temizlemek. Peki neden bu moleküller oluştu, doku ortamından çıkarılınca oksijen gibi, besin gibi stres koşulları oluştu ve hücresel zararlı moleküller birikmeye başladı ve bu genlerde ortamı temizlemek adına çalışmaya başladı?
Oluşan olaylar tamamen biyolojik kurallar içerisinde ve nizami, yani olması gerektiği gibi, ufak değişimlerle birlikte. Sonuca geldiğimizde “zombi” genlerin ve “zombi” hayatın olmadığını anlıyoruz.
bunu daha öncede okumuştum. ölüm gerçekleştikden sonra hücreler öylece ölümü kabul etmiyor, tüm genler aktif hale geliyor, normalde vücut ortamında ihtiyaç olmayan temel fonksiyonları sağlayan genler aktive oluyor, korkunç bir hareketlilik başlıyor, ölmemek için mücadele ediyor, bu acıdan biraz üzücü bir durum.