İnsanlık İçin Dev Bir Adım
Dünyanın belki de seyrini değiştirecek bu güzel yaklaşım bizlere büyük ufuklar açtı. Hatta 1860’lı yıllarda Jules Verne’den başlayan uzay ile ilgili bilim kurgu yaklaşımı yaklaşık 100 yıl sonra John F. Kennedy’nin uzaya ilk insanı gönderme açıklaması ile hayata geçmişti. Hatta 1969 yılında ilk kez uzaya ayak basıldığında başlıkta ki yaklaşım gerçekten heyecan vericiydi.
100 yıllık süreç, dünya ki yaşam ile ilgili gelişmeler için çok kısa bir süreç, herkes bunun farkında.
Kaldı ki Jules Verne’den Neil Armstrong’a kadar geçen süreçte teknolojik destek ne denli kısıtlı ise, günümüzde ise o zamana kıyasla o denli kuvvetli. Ama biliyoruz ki yıllar sonrada günümüz için öyle diyecekler; eskiden bu denli kısıtlı teknolojilerle uğraşıyorlarmış.
Günümüzde moleküler dünyaya baktığımızda aynı yaklaşımı söyleyebiliriz.
1953 yılında kalıtım materyalimiz olan DNA’nın yapısını deşifre ettik, 1977 yılında Sanger dizileme ile anlamlandırdık, ve şimdi de farklı metodolojik yaklaşımlar ile DNA’mızın yapısına yeni anlamlar katabiliyoruz. İşin aslı, DNA’mız ile oynayabiliyoruz.
Çocuk sahibi olmak her insanın hayalidir. Doğamız belki de bunun üzerine kurulmuştur. Dışımızda ki birçok canlı türünün asıl amacı üreme yapmak ve soylarının devamını sağlamaktır. Hatta bazı türlerde biliyoruz ki üreme işlemi gerçekleştirdikten, hatta spermini sağladıktan sonra hayatlarına veda ediyorlar. Çocuklarımız için canlarımız feda.
Peki çocuğumuzda Allah korusun bir hastalık var ve biz bunu önceden biliyoruz. Önemlimi almaz mıyız, hem de kralını. Moleküler dünyamızdaki gelişmeler bizlere bu tip hastalıkların önceden tanılanmasını, ve belki de tedavilerinde uygulanacak olan yaklaşımlar hakkında bilgi veriyor.
Nasıl ameliyat olmak, ilaç kullanma veya herhangi bir durum için tedavi almak normal karşılanıyorsa bundan belki de 20-25 yıl sonra genetik olarak bir hastalığı daha anne karnında veya henüz tüpte döllendikten sonra tedavi etmekte o kadar normal sayılacak. Elimizde ki gelişmeler bizlere bunlar hakkında bilgiler sağlıyorlar. Ama burada kırmızı bir çizgi var; bu işlemlerde amaç olmayanı vermek değil, kusur yaratanı yaratmayan hale sokmak, tıpkı ilaç veya cerrahi tedavilerde olduğu gibi.
Bugünün ufak yaklaşımları, yarının gen tedavileri…
Bekliyoruz….